Karadenize yaklaştıkça deniz rüzgarı yüzüme değdimi mutlu olurdum!
Gençlere tavsiyem : “Vatanımıza yatırım yapsınlar,” Artık bundan sonra bizleri yabancıya muhtaç etmesinler gayri.
Namı diyar “Baltacı Nizam“, arkadaşlarımın bir kısmı kesin dönüş yaptı çoğuda bu dünyadan göç etti.
Allah’ın dediği olur, hayatı seviyor ve daha da yaşamak istiyorum.
İlk öğrendiğim kelime Zondag.
Haber Utrecht – Önceleri Misafir İşçi şimdi ise Yeni Hollandalılar adı ile anılan Birinci kuşak gurbetçilerimizin sayısı son yıllarda ellerle sayılır duruma geldi. Kimi kesin dönüş yaptı kimileri ise yaşlanmalarına rağmen aile köklerinin Hollanda’da bulunması nedeniyle hala buralarda yaşamakta. Bizlerde bu çileli ve tecrübeli gurbetçilerimizin hayatlarını sizlere anlatmaya çalışacağız. Utrecht’te “Baltacı ” olarakta bilinen 80 yaşındaki Rizeli vatandaşımız Nizamettin Kazdal’ı tanıyalım.
1938 yılında Rize’nin Muradiye köyünde doğdu. Yaşadığı köy aynı zamanda Rizeye bağlı ve 3 yerleşim alanının merkezi konumunda. İlk gurbet hayatı Zonguldak’ta, Çatalağzı mevkiine giderek başladı. O zamanlar 20 yaşlarında idi. İnşaatlarda boyacılık yaptı.
1969 yılında kontratlı olarak Hollanda’nın Venlo şehrine geldi. Uçakla Amsterdam havaalanına geldi ve kendilerine 10 gulden harçlık verildi. Venlo’da Helden- Panningen’deki tavuk fabrikasında çalışmaya başladı. Aynı işyerinde yaklaşık yüz iş arkadaşı vardı. İlk haftalığını 112 gulden olarak jelatinli zarfların içinde aldığını söylüyor.
Bundan sonrasını Nizam Kazdal’dan dinleyelim.” Fabrikada tercümanımız Almanca konuşurdu ve bizlere o yardım ederdi. Hatta doktora gittiğimizde bile bizimle gelirdi. Sadece çalışmak zorundaydık, okul ve dil kursu falan yoktu bizleride bu konuda eğitmediler ve okula göndermediler. Bizler ilk etapta bir kaç sene kalıp dönecektik, Hollanda’lılarda bize bu gözle bakıyor yani misafir işçi olarak görüyorlardı.
1963 yılında evlendim .
Hollanda’ya geldiğimde 3 çocuğum vardı en küçük oğlum Mehmet burada doğdu. İlk yıllarda 450 gulden aylık alırdık ve fabrikanın tuttuğu pansiyonda kalırdık. Ekonomi ve piyasa daha ucuzdu ve ortalama 300 gulden biriktirebiliyordum. O zamanlar Türk esnafları hiç yoktu ve arkadaşlarım dışarıya çıkmaya korkardı ben ise biraz eğlenmeyi seviyordum. Hafta sonunu iple çekiyordum. Her yıl izine gidiyordum ve Venlo’dan Barneveld’e taşındım ve oradada tavuk fabrikasında çalışmaya başladım.
Bir müddet sonra Utrecht’e geldim ve 1977 yılında ailemi Hollanda’ya getirdim. O zamanlar ev sorunu vardı ev oturma ruhsatı almadan aileni getirtemezdin. Utrecht’te Bredero adında bir büyük inşaat firmasında çalıştım. O zamanlar istasyondaki Hoog Catharijne yeni yapılıyordu ve oralarda çalıştım. Kısacası en ağır işleri dışardan Hollanda’ya gelenler yapıyordu. 4 çocuğum var ve hepsi burada. 9 tane torunum var aklım Türkiye’de ama köklerimiz burada ne yapalım hayat bu. Uzun yıllardır hastayım yaklaşık 19 yıldır 4 – 5 çeşit hastalıkla boğuşuyorum ve hayatı seviyor yinede daha çok yaşamak azmindeyim. Evime hergün bakıcı geliyor.
Peki Sayın Nizam Kazdal, Hollandaya ilk geldiğinde öğrendiğin kelime neydi? ” Zondag, yani Pazar çünkü boş oluyorduk ve hem dinlenme ve arkadaşlarla hoş sohbet birazda eğlence varsa yemede yanında yat misali çok hoşuma gidiyordu. Genelde sen iyiysen Hollandalıda iyidir sen kötüysen tabiiki onlarda kötü oluyor yani nasıl bakarsan öyle görürsün ben hayata olumlu bakıyorum.
Lisan öğrenebildinmi? Kesin Dönüş düşünüyormusun?
Kendimi kurtaracak şekilde konuşuyorum ama geniş çaplı bilmiyorum, 49 yıldır Hollanda’dasın kesin dönüş yapmayı düşünüyormusun ? düşünmüyorum, köklerimiz burada, çocukları büyütelim dedik şimdide torunları çok seviyorum.
Dini günlerde ne yapardınız nerelerde ibadet ettiniz?
Utrecht’te kentin değişik bölgelerinde bulunan kiliselerde resimleri örtüyle kapatıp namaz kılardık. Steenweg, Ondiep’te kiliseler ve Otterstraat’ta ise camiide kılardık. Utrecht’te her dükkandan alışveriş yapamazdık kim bize yönelik iyi davranırsa oradan alırdık. Hafta sonları önce City daha sonra Olympia adındaki sinemalarda Türk fimleri izlerdik. Kanal kenarında olan Paradijs “Cennet “adında bir müzikli salona giderdik, hasret giderirdik.
Türkiye ile iletişim nasıl olurdu?
Eskiden sadece mektup ve telgraf kullanılırdı, telefon bile yoktu.
Nizam bey Hollandada unutamadığın anın varmı birde size Baltacı diyorlar bunun nedeninide anlatırmısın?
Yıllar önce arkadaşım Necdet Çavuşoğlu ile Elinkwijk kahvesine takılırdık. Biz içerde oturuken bir iriyarı Hollanda’lı yanımıza gelerek bizlere hakaret etmeye başladı ve tam kavga çıkarken kahvenin sahibi yanımıza geldi ve bizleri rahatsız edeni yakapaça döverek dışarı attı ve bize arka çıktı kısaca bize haksız yere hakaret edilmesine izin vermedi ve ondan sonra iyice dost olduk.
Baltacı olayı şöyle oldu: Arabamla giderken beni sivil olarak iki kişi arabamın önüne geçerek durdurdu. Yolda zigzaglı gidiyordum ve arabadan indim beni ikaz ettiler aramızda tartışma oldu ve ben arabamın arkasında bulunan baltayı aldım ve onlara saldırdım ve onlar bana polis olduklarını söyleyince dondum kaldım. Tabiiki benim ifademi almak için polıs bürosuna götürdüler. Bunu daha sonra arkadaşım Metin Sarıtaş’a anlattım oda matrak olsun diye eski Cemiyet kahvesine bir balta resmi yapıp duvara astı ve arkadaşlarda beni baltacı olarak anmaya başladı.
Hayatta hiç bir şeyden pişmanlık duymuyorum gençlere tavsiyem okusunlar, çalışsınlar akıllı olsunlar, baba ocağını unutmasınlar, kültürümüzü devam ettirsinler. Türkiyemizi kalkındırsınlar ve insanlarımızı böyle bizim gibi ellere muhtaç etmesinler. Bizlerin tecrübelerinden yararlansınlar. Ben okula gitmedim, yumurta veya ekmek almak için arkadaşlardan yardım isterdik. Uyum sağlasın gençler.
Burada yaşama tarzının hastalığında rolü varmı?
Var tabi, 4 – 5 çeşit hastalığım var, bağırsağım 30 cm kesildi, böbrek ve safra kesesinde kötü hastalık var idrar yollarından rahatsızım, hastanede uzun süre yattım şimdi biraz iyiyim ama hayatıda seviyor henüz ölmeye niyetim yok diyor (ve gülüyor) Kendi kendime cesaret veriyorum güç depoluyorum. 7 yıldır Türkiye’ye gitmedim hastalıkla ilgili. Memleketimi çok özledim. Toprağın rengini ve kokusunu özledim.
Allah geçimden versin öldüğünde nerede gömülmek istersin?
Türkiyede memleketim Rizede, hemde köyümde. O Samsun’a yaklaştıkça Karadenizin kokusunu aldımmı hayatım değişiyor ve “Erkekliğim Kabarıyor, Herifleniyorum ” derin nefes alıyor ve taaa Ordu, Giresun, Trabzon ve verelini Rize mutluluğumu kelimelerle anlatamam. Hele hele Karadenizden esen rüzgar yüzüne vurdumu insan bir başka mutlu oluyor.
“Gençler çalışmalı, kısaca 3 şeye yatırım yapmalı” Vatana, Vatana, yine Vatana.”
Haber Utrecht Özel Röportaj © İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Röportaj: Necati Çavuşoğlu
This Post Has 2 Comments
Comments are closed.