Hollanda’da yaşıyorsunuz ve anadili Türkçe, çiçeği burnunda ebeveynlersiniz veya yakında anne baba olmayı planlıyorsunuz.
Siz de, her anne baba gibi çocuğunuz için en iyiyi, en doğruyu, en güzeli düşlüyor, istiyor ve bunun gerçekleşmesi için elinizden gelen çabayı gösteriyor ya da göstereceğinize inanıyorsunuz. Ancak aklınız dil konusunda biraz karışık.
Bu karışıklığın altında yatan neden, belki, Hollandacanızın, anadili olarak edinmediğiniz ya da ülkeye sonradan geldiğiniz için Türkçeniz kadar iyi olmaması; belki de, geleceğinizi kurduğunuz bu ülkede eğitim alacak, ileride kendi geleceğini kuracak çocuğunuzun dört yaşına girer girmez içine atılacağı eğitim sürecine ilişkin, gözünüzün gördüğü, kulağınızın duyduğu her haberde, sürekli anadili farklı çocukların okul başarısızlıklarından dem vuruluyor ve bu teraneye her seferinde bir “dilde gerilik” yaftasının iliştiriliveriliyor oluşu.
Bu yargının dayattığı, kimi zaman en yakınlarınızdan bile işitebildiğiniz, “Okulda çocuğunuzun başarılı olmasını istiyorsanız, evde de Hollandaca konuşmalısınız,” türünden tuhaf öneriler ise çevrenizde uçuşup durmakta.
Kısacası dil konusunda aklınız karışık mı karışık…
Bu yazı, aklınızdaki bu karışıklığı gidermek ve 0-4 yaş arasında, yani okul öncesi çağda çocuğunuz için dil edinimi açısından neler yapabileceğiniz hakkında aydınlatıcı bilgiler sunabilmek amacıyla, sizler için yazıldı.
İnsan olarak bizi diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimiz, kuşkusuz, dil yetimiz. Bu yetimiz, yeryüzünde şu an konuşulduğu bilinen altı bin civarındaki “sesli” dilin de mimarı. Bugün bu diller aracılığıyla, duygu ve düşüncelerimizi aktarmakla kalmıyor, yeni duygu ve düşüncelerin zihnimizde oluşup gelişmelerini de sağlıyoruz.
Diller ve Sesler
Doğada sınırsız sayıda ses olsa da, insanların çıkarabildikleri ve yeryüzündeki bu binlerce dil tarafından kullanılan toplam konuşma sesi yüz kadardır ve bu seslerin büyük bir bölümü dünya dillerinde ortaktır.
Hem Hollandacada hem Türkiye Türkçesinde bu konuşma seslerinden kırk kadarı kullanılmakta. Bu seslerin de çoğu ortak, ancak, sözgelimi Türkçede sık kullandığımız “ı” sesi Hollandacanın ses dizgesinde yer almazken, Hollandacaya özgü “ui” sesi de Türkçede yok.
Dillere özgü seslerin edinimi özellikle yaşamın ilk yılı içinde gerçekleşmekte. Kuramsal olarak bu yüz kadar sesin tamamını bir bebeğin ses belleğine “yazdırmak” mümkün, ancak uygulamada, konuşulan dilin sesleri ses aygıtımızı şekillendirmekte.
Diller eşzamanlı bile ediniliyor olsalar, bebeklerin erişkinlerden çok daha hassas olan kulakları her bir dile özgü ses dizgesini çok iyi ayırt edebilmekte.
Dillere özgü ses dizgelerinin bebeklere sağlıklı olarak yerleşmesi için dikkat edilmesi gereken en önemli husus, dillerin birbirine karıştırılmadan konuşulması.
İkidilli ortamlarda özellikle buna özen gösterilmesi, dillerin sağlıklı olarak edinimleri açısından gerekli.
Evde Hollandaca mı Türkçe mi?
Geldik, bu yazının en can alıcı konusuna!
Bu sorunun tek bir yanıtı var: anadili.
Çocuklar doğuştan sahip oldukları dil yetisi sayesinde çevrelerinde konuşulan dilin yapısını algılayıp edinirlerken, bu yapının içinde verilen kavramları da öğrenmekteler. Dengeli bir bilişsel ve duygusal gelişimde anadilinin sağladığı sağlıklı kavram gelişiminin rolü çok büyük.
İki anadillilik, yukarıda örneğini verdiğimiz gibi anne babanın anadillerinin farklı olması durumunda tabii ki mümkün. Ancak Hollanda’da yaşayan Türk toplumunun çoğunluğunu oluşturan, ebeveynlerden birinin Türkiye’de yetişmiş ve sonradan Hollanda’ya gelmiş olduğu ve bu yazının seslendiği anadilleri tek aileler içinse, ara başlıktaki sorunun yanıtı açık: Türkçe.
Bu yanıtımızın, evde çocuğa hiç Hollandacanın duyurulmaması gibi bir anlam taşımadığını da hemen vurgulayalım. Aksine, ebeveynlerin Hollandacanın ses dizgesini çocuklarına bebeklikten tanıtmaları ve yine bebeklikten başlayarak iki dilde birlikte okumalara başlamaları ve de anaokulu gibi, Hollandacanın konuşulduğu kurumlara iki yaşından itibaren çocuklarını başlatmaları, sağlıklı bir ikidillilik için bir önkoşul. Bunun nasıl yapılacağına dair bilgileri, genel öneriler bölümünde bulacaksınız.
Neden Türkçe?
Hollanda’da dört yaşındaki bir çocuğun okula başlarken sözcük dağarcığında ortalama dört bin kadar sözcük olduğu bilinmekte ve ilköğretim eğitimi süresince bu dağarcığa yedi-sekiz bin kadar sözcüğün eklenmesi verilen eğitimle hedeflenmekte.
Yukarıda bahsedilen dört bin sözcük, dört bin kavram anlamına gelmekte.
Ortalama dört bin kavramın kırk sekiz aylık yaşam süresi içerisinde zihne yerleşmesinin, bilişsel ve algısal yetileri olağan bir çocuğun yeterli uyaranlarla uyarılması sonucunda olduğu açık.
Ne var ki, bu yeterli uyaranların ancak doğal koşullarda ve koşullarla, ebeveynlerin anadillerinde olabileceği de bir o kadar açık.
Anadili olarak edinmedikleri bir dilde ebeveynlerden bu doğal gelişimi çocuklarına sunabilmelerini beklemenin, hatta istemenin, bu çocukların, anadillerinde bunu doğallıkla
sürdüren diğer yaşıtlarından geri kalmalarına zemin hazırlamaktan başka bir işe yaramayacağı ise, en az yukarıdaki yazılanlar kadar açık.
Şanslı olunan, yakınlarda bilimsel araştırmalarla ortaya konulan ve bilmeniz gereken nokta ise, anadilinizin, çocuğun kavram gelişimi açısından, dünya dilleri arasında özel ve güçlü bir konumda oluşu:
Anadilini en erken Türk çocukları öğreniyor. Dünya çapında yapılan bir araştırma sonucunda anadilini en erken öğrenen çocukların Türk çocukları olduğu ortaya çıktı. “International Association for the Study of Child Language” (Uluslararası Çocuk Dili Araştırmaları Derneği) adlı kuruluşun Almanya’nın başkenti Berlin’de yapılan 10. kongresinde, Türk çocuklarının 2-3 yaşına kadar kendi dillerinde dilbilgisi kurallarına uygun konuştukları belirtildi. Dilbilim profesörü Klann Delius, Türk dilinin kolay öğrenildiğini belirterek, “Türkçenin şahıs ve zaman belirleyen ekleri düzenli. Lego taşlarının yan yana dizilmesi gibi,” dedi. Arapça konuşulan ülkelerde çocukların anadillerini dilbilgisi açısından doğru konuşmalarının yaklaşık 12 yıl sürdüğü, Alman çocuklarının da ancak 4-5 yaşları arasında temel dilbilgisi kurallarına hâkim olabildikleri kaydedildi.
Almanca gibi, Hollandacanın da ediniminin dört-beş yaşlarını bulduğu bilinmekte.
Türkçenin daha erken ediniliyor olması, kavram aktarımı gibi bir yöntemi kolaylıkla kullanmaya başlayan çocuk zihninde ikinci dilin edinimini de kolaylaştırmakta.
Türk ailelerinin evlerinde Türkçe konuşarak çocuklarına anadillerini başarılı bir şekilde vermeleri durumunda, çocukların ikinci dildeki başarılarının da arttığını yapılan son çalışmalar ortaya koymakta.
Doç. Dr. Kutlay Yağmur ve arkadaşlarının Almanya’da yaşayan ilköğretim çağındaki Türk çocuklarıyla gerçekleştirdikleri araştırma, anadillerindeki dilsel becerileri güçlü olan Türk öğrencilerinin ikinci dildeki dilsel becerilerinin de güçlü olduğunu göstermektedir.
Genel Öneriler
Konuşmak
Üstteki başlığı, “Konuşmak, konuşmak, konuşmak…” olarak okumanızı istiyoruz sizden, çünkü dil ediniminde birincil ve en başat etken, çocuğun çevresinde o dilin sürekli konuşulması.
Bebeklerin, dilin seslerini zihinlerine daha doğmadan yerleştirmeye başladıkları, yeni doğan bebeklerin anne ve babanın seslerine aşina oluşlarından da anlaşılmakta.
Dolayısıyla, doğmadan önce bebeğinizle konuşmaya başlamanız, onunla doğduktan sonra ve büyürken kuracağınız iletişimde atılacak ilk sağlam adımlardan.
Bu sözlü iletişimin başlangıçta tek taraflı olacağı akıldan hiç çıkarılmamalı. Çünkü bebeğiniz, doğumdan sonra uzun süre beden dili ile, sonrasında da anlamsız ses ve hecelerle sizinle iletişim kurabilecek. Bu yönde, anne baba olarak yapabileceğiniz en güzel şey, bir bebeğinizin olacağını öğrendikten sonra yavaş yavaş kendinizi, onun sizi işitmeye başlayacağı hamileliğin altıncı ayından, ilk anlaşılır sözcükleri çıkaracağı on üç ila on sekizinci aylara kadar sürecek tek taraflı bir sözlü iletişime hazırlamanız.
Onun, dilin altyapısını kurduğu bu döneminde dil edinimine dair tek gereksinimi, kendisiyle, bebek dili kullanılmadan, bir erişkinle konuşulur gibi, sakin, düzgün tümcelerle iletişim kurulması ve yine, ilk sözcüklerin duyulmaya başlandığı on üç ila on sekizinci ay sonrasında da, bu iletişimin, onun sesletimiyle değil, kendi düzgün sesletiminizle sürdürülmesi.
Yalnızca sesletimiyle değil, kullandığı yapılarla da zaman zaman sizi gülümsetecek bir çocuk Türkçesinin yavaş yavaş sizin konuştuğunuz dile yakınlaşışına edeceğiniz tanıklık, belki size de, anadilinizin bilmediğiniz ya da unutmuş olduğunuz sokaklarında gezinme fırsatını sunacak.
Çocuk dilinin kendine ait şirinliklerine gülümser ve yapılara ya da sesletimlere ait bozuklukları düzeltirken, bunların, dili henüz edinen bir bireyin ağzından çıkmakta olduğu hep aklınızda olsun.
Sevgi dolu bir iletişimi, karşılıklı öfkeli anlar yaşansa bile, sürekli canlı tutun.
Anadilinin Ev Dışında Kullanımı
Anadilinin ev dışında da etkin kullanımı çocukta anadili bilincini geliştirir.
Anadilinin yalnızca evle sınırlı bırakılmasının, ev dışındaki birçok kavramın çocuğun zihninde dilsel karşılığının oluşamamasına neden olacağını unutmayın. Çarşıda, pazarda, gezide, oyun parkında vb. kamusal alanlarda çocuğunuzla anadilinizde konuşmaktan çekinmeyin.
Çevremizde sık sık gözlemlediğimiz bir durum olan, anne babaların, çevrelerinde Türkçeyi anlamayacak kişilerin varlığı halinde, kendi kendilerini sınırlama yoluna giderek, çocuklarının o anki bilişsel, duygusal gereksinimlerini önemsemeden onlarla Hollandaca konuşmaya başlamalarının, çocuğun anadili bilincine ebeveynler tarafından vurulan en büyük darbelerden biri olduğunun bilinmesini istiyoruz.
Ebeveynlerinin kendi bilişsel ve duygusal gereksinimleri çerçevesinde değil, çevrenin tavrının belirlediği bir çerçevede takındıkları bu tutum, özellikle kavram gelişimini anadilinde sağlıklı olarak sürdürmekte olan iki yaş sonrası çocuklarının bilinçaltlarında anadillerinin değersizliği gibi bir düşüncenin oluşmasına neden olmaktadır.
Anadili bilincinin temellerinin atıldığı okul öncesi dönemde gözünüz ve kulağınızın çevrenizde değil, çocuğunuzda olması ve her koşulda onun gereksinimlerine uygun davranarak anadilini ön plana almanız sağlıklı bir anadili edinimi için bir önkoşul.
Anadilinizin, Avrupa’nın ve dünyanın önemli dillerinden biri olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın ve çocuğunuzda anadili ve ikidillilik bilincinin bu bağlamda oluşması için bilinçli ve tutarlı bir tutum sergileyin.
Birlikte Okuma
Konuşma gibi, birlikte okumaya da ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi. Bu, hamileliğin son aylarından itibaren olursa, sizi duymaya başlayan bebeğinizde olacağı kadar, sizde de bu alışkanlığı oluşturmaya başlar.
Doğumdan sonraki aylarda bebeğinizin uyanık olduğu kısa zaman dilimlerini, enerjiniz elverdiği ölçüde, birlikte kitap okumalara ayırın.
Uyku düzeni yerleştikçe, yatmadan önce okunacak bir kitapla günü sonlandırmanın da, yalnız dil edinimi açısından değil, birçok yönden çocuğunuzda olumlu etkiler yaratacak bir etkinlik olduğunu göreceksiniz.
Çocukla Türkçe konuşulması, anadilin edinimi açısından ne denli önemliyse, birlikte okumaların gerek Türkçe, gerekse Hollandaca olarak yapılması, ikidillilik açısından da o kadar önemli. Hollandaca okumaların, anne babalardan sesletimi daha iyi olan tarafından gerçekleştirilmesi, seslerin bebeğin zihnine doğru sesletimle yerleşmesi açısından da uygun bir seçim.
Hollandaca biliyorsanız, kütüphanedeki her yaş grubuna yönelik kitaplardan alıp ona okuyun; bu kitapların içeriğini kendi anlatımınızla, Türkçe olarak da aktarın.
Kitaplar, kitaplar…
Kütüphanelerin çocuk bölümleri her yaş grubuna uygun resimli kitaplarla donatılmış olduğundan, çocuğunuzla birlikte bu bölümleri ziyaret de oldukça keyifli bir etkinlik.
Onun adına çıkarttıracağınız bir üyelik kartıyla, sekiz kitabı üç haftalığına ücretsiz ödünç alabilir, sevdiği kitapları üçer haftalık uzatmalarla, üç ay kadar bir süre onun dünyasına katabilirsiniz.
Çocuğunuzda kitap okuma alışkanlığını, daha bebeklikten onu kitapla tanıştırarak geliştirebileceğinizi unutmayın. Bunun için, bebeklerin “okuması” amacıyla hazırlanmış, hışırtılı bez kitapları, elleriyle uzanıp nesneleri kavramaya başlar başlamaz eline verin.
Kalın kartona basılı resimli kitapları altıncı ay civarı, oturmaya başlayınca önüne koyun.
Türkiye tatilinizde kitapçılara uğrayıp çocuğunuz için yaşına uygun Türkçe kitaplar almayı unutmayın.
Anadilini geliştirecek, sözcük dağarcığını artıracak resimli masal ve hikâye kitaplarının yanı sıra, sesli kitaplar da satın alabilirsiniz.
Kitapçı ya da kütüphaneden alacağınız Hollandaca sesli masal ve öykü kitaplarını bebeklikten başlayarak çocuğunuza dinletmeniz, ikinci dil olarak edinecekleri Hollandacalarına da büyük katkılar sağlayacakrtır.
Kitaplar, tıpkı oyuncaklar gibi, çocuğunuzun dünyasında hep olsun.
Televizyon ve Diğer Yayın Aygıtları
Gerek bebeklerin dillerin ses dizgelerini kaydettikleri ilk on iki ayda, gerekse daha sonraki dönemde sağlıklı bir iletişimi engelleyen televizyon, radyo gibi aygıtların birlikte oynanan oyun ya da konuşma sırasında açık tutulmaması, yine unutulmaması gerekli konulardan.
Üzerine konuşulmak amacıyla beraber izlenecek ya da dinlenecek çocuk programlarının ardından aygıtlar mutlaka kapatılmalı.
Hollandaca seslerin edinimi açısından, çocuk saatinde yayımlanan televizyon programları, günde yarım saati geçmeyecek şekilde bebeklikten itibaren izlettirilebilir.
Hollandaca
Bir diğer önerimiz dil edinimi üzerine değil, dil öğrenimi üzerine olacak. Artık edinerek değil, ancak öğrenerek ikinci diliniz kılabileceğiniz Hollandaca üzerine.
Ne kadar emek ve zaman gerektirse de, ne yapıp edip, Hollanda’da yaşamaya başladığınız günden başlayarak ve mümkünse çocuk sahibi olmadan Hollandacayı anlayıp konuşacak, okuyup yazabilecek kadar öğrenmeniz önereceğimiz bir diğer konu.
Dil öğrenimine ait bu zorlu sürecin sonundaki kazanımlarınızın emek ve yorgunluğunuza değeceğini göreceksiniz. Birçok konuda kendinize olan güveniniz artacağı gibi, dili konuşamama gibi büyük bir engeli de önünüzden kaldırmış olacaksınız.
Ayrıca, çocuğunuzun ileride kolaylıkla edineceği dile sizin de hâkim olmanız, onun eğitim sürecini sağlıklı olarak yönlendirebilmeniz açısından da çok önemli.
Bu dil eğitiminden, sahip olduğunuz anadilinizin korunmasında da önemli bir kaynak olan sözlük kullanımını pekiştirmesi açısından da yarar göreceksiniz.
Yine, bir yabancı dili öğrenirken yararları yadsınamaz çocuk kitaplarını okumak gibi bir keşifte bulunur da şehrinizdeki halk kütüphanesine üye olursanız, ileride çocuğunuzla yapacağınız birlikte okumalar için de önhazırlık yapmış olacaksınız.
Türkçe
Daha önce de belirttiğimiz gibi, dillerin birbirine karıştırılmadan konuşulması sağlıklı bir anadili ediniminde önemli etkenlerden.
Eşiniz Hollanda’da yetişmiş ya da uzun yıllardır bulunuyor ve Türkçe iletişiminizde, alışkanlıkla, bol miktarda Hollandaca sözcük ya da yapı kullanıyorsa, onu bu alışkanlığından çocuğunuz doğmadan önce “kurtarmaya” bakmanız ve onda Türkçeyi yalnızca Türkçenin sözvarlığıyla konuşma bilincini uyandırmanız size sunabileceğimiz bir diğer önemli öneri.
Çünkü, dil edinimi dönemindeki, her duyduğunu “sünger” gibi çeken çocuklar, ana dillerinin içine sokuluveren bu Hollandaca kavram ve yapıları, sanki Türkçenin doğal bir parçasıymış gibi algıladıklarından, ileride yarı Türkçe yarı Hollandaca bir dil ile konuşmaya başlamaktalar.
Bunun önüne geçebilmek için yapılabilecek en etkin eylem, üşenmemek ve eşinizin kullandığı ve olasılıkla sizin de anlamadığınız sözcük ya da söz yapısının, elinizdeki Hollandaca-Türkçe sözlükten karşılığını bulmak.
Bu “zahmetli” iş, size bir Hollandaca, eşinize bir Türkçe kavram kazandırırken, ileride doğacak çocuğunuzun, ikidilliliğinin ayırdına vardığı ve “sorgu” dönemiyle çakışan üç yaş sonrasının merak dolu dünyasına da sağlıklı katkılar sağlayabilmenize yarayacak.
Anaokulunda söylenen bir şarkıdan ya da birlikte okunan bir Hollandaca kitaptan aklına takılan bir sözcüğün Türkçe karşılığını size sormaya başlayacağı bu doğal döneme en iyi hazırlığın, sözlük kullanma alışkanlığını sürekli korumaktan geçtiğini hemen belirtelim.
Sözlüğe başvurma alışkanlığının yanı sıra, evde konuşulan Türkçenin kalitesini artırmanın ve konuşurken kullanılan sözcük dağarcığıyla dilbilgisel yapı zenginliğini koruyup geliştirmenin en iyi aracı olan kitap okuma alışkanlığını, günlük yaşamın zorlamalarına ayak direyerek sürdürmenin gerekliliğinden de yeri gelmişken söz etmek istiyoruz.
Kitap dilinin varsıllığını konuşma diline yansıtmanın tek yolu olan okumayı bir zevk haline getirmek ve severek okuyabileceğiniz kitaplarla buluşmak için yapmanız gereken şey, şehrinizdeki halk kütüphanesinin Türkçe kitaplar bölümüne uğramanız. O raflarda, Türkçe sözcük dağarcığınızı koruyacağı gibi, zenginleştirecek birçok kitap sizleri beklemekte.
Bebeklikten başlayarak, birlikte okumaların günlük etkinliklerden olması gerekeceği dönemde zorluk çekmemeniz için kitap sevginizi hiç yitirmemenizi öneriyoruz. Hayat ne kadar zorlarsa zorlasın!
Müzik
Bebekler de, çocuklar da müziği çok severler. Müziğin dil edinimine katkısı da bu yüzden çok büyük.
Bebekken sadece bedenini haraket ettirerek katıldığı şarkıların sözlerini, dili edinip dillendikçe, ağzından işitmeye başlayınca müziğin büyüsünün farkına daha iyi varacaksınız.
Türkülerin, şarkıların, ninnilerin, çocuk şarkılarının (ve tabii ki kendi bestelerinizin) sözlerini nasıl hızla öğrendiğini ve ezgisiyle onları söylemeye çabaladığını gördükçe bu büyüye olan inancınız günbegün pekişecek.
Dil, şarkıların vazgeçilmez bir parçası olduğundan, gerek Türkçe, gerekse Hollandaca çocuk şarkılarını ona sık sık dinletin; hoşuna gittiği sürece şarkıları birlikte de söyleyin.
Anaokulunu Seçerken…
Çocuk oyun salonları da denilen anaokulları, iki ila dört yaş döneminde çocuğunuzun devam edebileceği, oyunlar oynayarak Hollandacayı öğrenebileceği; kavram gelişimi, toplumsallaşma gibi konularda yararları yadsınamaz kurumlar.
Anadilleri farklı çocukların Hollandaca ile ilk resmi tanışmaları da genellikle, iki yaşında başladıkları, haftada iki (ya da dört kez) üçer saatlerini geçirdikleri anaokullarında olmakta.
İki yaşından itibaren çocuğunuzun ölçünlü Hollandaca konuşulan bir anaokuluna haftada en az iki kez, yarım gün devam edebilmesi için, onu, on sekiz aylık olduğunda bekleme listesine mutlaka kaydettirin. Altı ayı bulabilen sıra nedeniyle bunun zamanında yapılması önemli.
Anaokuluna başladığı dönemde unutmamanız gereken, anaokulunun her çocuk için başta “yabancı” bir ortam olduğudur. Anne babanın olmadığı bu yeni duruma alışmaları, çocuktan çocuğa farklılık göstermekle birlikte, epey zaman almaktadır.
Çocuğunuzu iyi dinleyip gözleyerek, onun bu uyum sürecini desteklemeniz, onun için yapabileceğiniz en olumlu harekettir. Anaokulu öğretmenleriyle, çocuğunuzun grup içindeki davranış ve diğer özelliklerine ait gözlemlerini konuşabilirsiniz. Bu gözlemleri kendilerinizinkiyle karşılaştırıp, nerelerde ve nasıl ona daha iyi bir destek sağlamanız gerektiği konusunda yeni fikirler edinirsiniz bu yolla.
Çocuğunuzun kendini ifadede zorlandığını gözlüyorsanız, onun sorunlarını çözümlemek üzere, anaokulu öğretmenleriyle görüşmelerinizi sıklaştırmanız akılcı olacaktır.
Son Birkaç Öneri…
Hollandacanın, bu dili anadili olarak edinen çocuklar için bile, tam edinimi 5 yaşına dek süren bir dil olduğunu unutmadan, kavram gelişimini ön plana alarak hareket edin.
Yine, kavram gelişimi bir dilde sağlıklı süren bir çocuğun edindiği ikinci dile bu kavramları kolaylıkla aktarabildiği unutulmamalı.
Hedefin kavram/sözcük edinimi olduğu gözden yitirilmeden, çocuğunuza her gün en az beş-altı yeni sözcüğü duyuracak biçimde, etkin bir dil kullanımına yönelin. Bunun için gerekirse bir sözlükten yararlanın.
Çocuğunuzun sözcük dağarcığını ve dilbilgisi yapısını güçlendirmek için sizin de zengin bir sözcük dağarcığına ve farklı dilbilgisel yapıları hatırlamaya gereksiniminiz olduğunu unutmadan, bol bol kitap okumayı ihmal etmeyin.
Mümkün olduğunca, çocuklarınızın uyanık olduğu saatleri televizyon izlemek gibi edilgenleştirici bir etkinlikle değil, konuşmaya, çocuğunuza kitap okumaya ayırın.
Üç yaşına doğru başlayan ve tekrar tekrar yöneltilen, “neden, niçin, niye”li soruları, sizi epey terletip yoracak olsa da, üzerinde düşünerek, tek tek yanıtlayın.
Çocuğunuzun bu sorularla zihninde kavramları oturtup, kavramlar arasında bağlantılar, neden-sonuç ilişkileri kurmakta olduğunu aklınızdan hiç çıkarmayın.
Çocuğunuzla, bebeklikten başlayarak, bebek dilinden mümkün olduğunca sakınarak, açık ve düzgün tümcelerle konuşun.
Başarabilirseniz, çocuğunuza kendi ürününüz, doğaçlama öykü ve masallar anlatın.
Ve daha önce de söz ettiğimiz gibi, sevgi dolu bir iletişimi, karşılıklı öfkeli anlar yaşansa bile, sürekli canlı tutun.
Teşekkür
Emeksiz ürün ortaya çıkmaz. Yalnızca ürünlerin değil, üretenlerin arkasında da emek vardır.
Bu ürüne ve üretenlerine katkılarından dolayı Sufaynur Yozgat Yalnız’a sonsuz teşekkürlerimizle…
Doğa Yalnız | Türkay Yalnız
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.