Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan Cuma hutbesinin bu haftaki konu başlığı ‘Rahmân’ın Mümin Kulları’ oldu. 3 Mart 2017 Cuma Hutbesini haberimizde okuyabilirsiniz.
Cuma Hutbesi : “Firdevs Cennetine Mirasçı Olmak”
Aziz Müminler!
Hz. Ömer’in rivayet ettiğine göre Allah Resûlü (s.a.s), bir gün ashabıyla sohbet ettiği esnada kendisinde vahiy alameti belirdi. Bir müddet bekledikten sonra kıbleye yöneldi. Ellerini semaya açtı ve Rabbine şöyle niyazda bulundu: “Allah’ım! Bize nimetini artır, eksiltme! Bizi onurlandır, zelil eyleme! Bizi istediğimize ulaştır, mahrum etme! Bizi üstün kıl; zayıf duruma düşürme! Bizi razı olduklarından ve senden hoşnut olanlardan eyle!”
Kardeşlerim!
Efendimiz, bu duanın ardından, “Az önce bana on âyet indirildi. Kim bu âyetlerde belirtilenleri hayatına yansıtırsa cennete girer.” buyurdu ve Müminûn Suresi’nin ilk on âyetini okudu.
İşte bugünkü hutbemizde bizleri Firdevs cennetine mirasçı kılacak bu on âyeti sizlerle paylaşmak istiyorum. Geliniz, bu on âyette haber verilen ve felaha eren gerçek müminlerin kimler olduğuna hep birlikte bakalım.
o müminler ki, namazlarını huşu içerisinde kılanlardır. Namazı, Rabbiyle bir vuslat anı, özlemle beklenen bir buluşma olarak görenlerdir. Bu muazzam ibadeti, şekle indirgemeyenlerdir. Onun ruhunu asla zayi etmeyenlerdir.
o müminler ki, dünya ve ahiretlerine bir faydası dokunmayan, boş söz ve işlerden uzak duranlardır. Zira hayat, bir saniyesi bile heba edilemeyecek kadar kısa ve kıymetli bir nimettir. Vakit, bizlere emanet edilen eşsiz bir hazinedir. Ve bir gün her bir emanetin, her bir nimetin hesabı Rabbimiz tarafından eksiksiz sorulacaktır.
Felâha eren müminler, zekâtını verenlerdir. İnfakta bulunanlardır. Zekât vermek için adeta birbirleriyle yarışanlardır. Zekât ki; yoksulun, ihtiyaç sahibinin, zenginin malındaki hakkıdır. Zekât ki; kişiyi mal ve mülkün, servet ve gücün esiri olmaktan korur. Zekât ki; bir taraftan kişiyi maddi yüklerden kurtarır. Diğer taraftan da günah ve kirlerden arındırır.
Kardeşlerim!
Kendilerine cennetin vadedildiği müminler, iffetlerini koruyanlardır. Başkalarının iffetini kendi iffeti sayanlardır. Zira insan, tertemiz fıtratını, haysiyetini koruduğu müddetçe özünü korur. Başkalarının saygınlığına halel getirmediği müddetçe saygı görür.
Ebedi nimetlere ulaşacak müminler, emanet bilincine sahip olanlardır. Ahitlerine, verdikleri sözlere sadık kalanlardır. Zira sadakat ehli, güvenilir bir kişi olmak, müminin en önemli özelliklerindendir. Çünkü mümin, Muhammedü’l-Emîn’in, yani özü sözü bir, güvenilir peygamberin kutlu yolunun yolcusudur.
Firdevs cennetine kavuşacak olan müminler, namazlarını aksatmadan devamlı kılanlardır. Namazları, kendilerini çirkinliklerin esiri olmaktan alıkoyduğu kimselerdir. Şu bir gerçektir ki; biz namazlarımızı korursak namazlarımız da bizi korur. Biz namazlarımıza düşkün ve sevdalı olursak namazlarımız da bütün varlığıyla kötülüklere karşı bize kalkan olur.
Kardeşlerim!
İşte Rabbimizin büyük mükâfatı bu müminler içindir. Onlar, Firdevs cennetinin ebedi varisleridirler. Firdevs cenneti ki, cennetin en özel yerlerindendir. En yüksek mertebelerindendir. Firdevs cenneti ki Peygamberimiz (s.a.s)’in vefatından sonra ciğerparesi Fâtıma validemizin, “Makamı Firdevs cenneti olan babacığım!” sözleriyle hüznü ve tesellisine konu olan cennettir.
Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, bizleri felâha eren ve Firdevs cennetinde Peygamberimiz (s.a.s)’e komşu olan bahtiyar müminlerden eylesin.
1 Müminûn, 23/1-10.
2 İbn Hanbel, I, 351; Tirmizî, Tefsir, 24.
3 Buhâri, Megazi, 78.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.